Biçim’in Kökü Nedir? Toplumsal Cinsiyet, Çeşitlilik ve Sosyal Adalet Açısından Bir İnceleme
Biçim’in Kökü Nedir? sorusu, bir anlamda toplumsal normlar, değerler ve davranış biçimlerinin nasıl şekillendiğini ve bu şekillenmenin toplumun farklı kesimlerine nasıl etki ettiğini sorgular. İstanbul’da her gün sokakta, toplu taşımada ya da işyerinde karşılaştığım sahneler, bu sorunun cevabını ararken, toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet kavramlarıyla doğrudan ilişki kurmamı sağlıyor. Biçim, sadece bireysel seçimler ya da bireysel düşünce tarzlarıyla değil; aynı zamanda toplumun içindeki güç dinamikleri, normlar ve sosyal yapı tarafından şekillendirilen bir olgudur.
Biçim ve Toplumsal Cinsiyet
Toplumsal cinsiyet, toplumun bir kişiye, doğumda atanan cinsiyete göre yüklediği rollerin ve beklentilerin toplamıdır. Biçim, bu rollerin ve beklentilerin somut bir yansımasıdır. Sokakta yürürken, özellikle kadınların, giydikleri kıyafetlerin toplumda nasıl algılandığına dikkat ediyorum. Mesela, kalabalık bir iş gününde metroda seyahat ederken, kadınların daha dar elbiseler giymektense, rahat, spor tarzda kıyafetleri tercih ettiğini gözlemliyorum. Çünkü toplumsal olarak, kadınlara rahatlık ve şıklık arasındaki dengeyi bulmaları öğretiliyor; fakat bu denge, zaman zaman bir sınırlama haline gelebiliyor. Biçim, aslında bu sınırlamaların kökünden besleniyor.
Toplumsal cinsiyetin şekillendirdiği biçim, kadınların toplumda daha az alan kaplamasını, daha az yer kaplayan kıyafetler giymesini ve daha “kibar” duruş sergilemesini gerektiren bir baskıdır. Kadınlar bazen görünüşleri ile ilgili aşırı bir denetim altındadırlar. Örneğin, toplu taşımada bir kadının giydiği kıyafetler, çevredeki kişiler tarafından hemen değerlendirilir. Bir kadın rahat bir kıyafet giymişse, bu bazen “disiplin eksikliği” ya da “ciddiyetsizlik” olarak yorumlanabilir. Oysa erkekler için böyle bir değerlendirme yapılmaz. Biçim, toplumsal cinsiyetin derinlemesine nasıl içselleştirildiğini ve hatta bazen insanların kendi davranışlarını nasıl bu biçimlere göre şekillendirdiğini gösterir.
Çeşitlilik ve Biçim
Biçim’in kökü, sadece toplumsal cinsiyetle sınırlı değildir. Aynı zamanda ırk, etnik köken, engellilik durumu gibi çeşitli toplumsal kategoriler de biçimin şekillenmesinde önemli bir rol oynar. İstanbul’daki sokakları, parkları, kafeleri gözlemlediğimde, bazen toplumsal çeşitliliğin insanlar üzerindeki etkilerini net bir şekilde görebiliyorum. Herkesin kendini ifade etme biçimi, toplumsal normlar, geçmiş deneyimler ve bireysel kimlikle yoğrulmuş bir biçimdir.
Örneğin, İstanbul’da bir kafede otururken, etnik kökenine göre giyinen farklı bir grup insan gördüğümde, onların kıyafetlerinin sadece estetik bir tercihten çok, içinde bulundukları kültürel bağlamın bir yansıması olduğunu fark ediyorum. Çeşitliliğin ve farklı kimliklerin yaratığı biçimler, bazen toplumun çoğunluğunun baskısıyla uyum sağlamak zorunda kalabilir. İstanbul’daki bir işyerinde çalışırken de, özellikle iş hayatında farklı etnik kökenden gelen çalışanların, bir araya geldiklerinde, toplumun daha dominant biçimlerine nasıl uyum sağladıklarını gözlemliyorum. Her birinin, kimliklerini gizlemeksizin, biçimlerini dayatma çabası, çoğu zaman karşılaştıkları önyargılara karşı koymaya çalıştıkları bir deneyimdir.
Sosyal Adalet ve Biçim
Sosyal adalet, her bireyin eşit hak ve fırsatlara sahip olmasını savunur. Ancak, biçim bu hak ve fırsatların eşit bir şekilde dağılıp dağılmadığını göstermek için kritik bir araçtır. Örneğin, toplumsal cinsiyet eşitliğini savunurken, kadınların ya da LGBTİ+ bireylerin maruz kaldığı toplumsal biçimlerin ne kadar sınırlayıcı olduğuna dikkat çekmek gerekir. İstanbul’daki mahallelerde kadınların akşam saatlerinde dışarı çıkarken, kendilerini nasıl daha dikkatli bir biçimde, bazen maskelenmiş şekilde dışarıya çıkardıklarını gözlemliyorum. Biçim, onların yaşamlarını hem fiziksel hem de duygusal olarak sınırlandırır. Aynı zamanda bu toplumsal kısıtlamaların ötesinde, kadınların haklarını savunmak için verdikleri mücadele de biçimsel bir karşı koyuş biçimidir.
Sosyal adaletin ne kadar yerleşmiş olduğu, biçimin kökleriyle yakından ilişkilidir. Çeşitli kimlikler, özgürlük ve eşitlik arayışında olduklarında, toplumsal biçimler onlara engeller oluşturabilir. Ancak sosyal adalet, bu biçimlere karşı duyulan bir direniş ve eşitliği sağlama yolunda bir çaba olarak şekillenir. Toplumsal çeşitliliğin, eşitlik ve özgürlük için verdiği mücadelede biçimler, ancak farklılıkların tanındığı ve kutlandığı bir dünyada değişebilir.
Sonuç
Biçim’in kökü nedir? sorusuna, toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet açısından bakıldığında, biçimlerin toplumsal yapılar, normlar ve güç dinamikleri tarafından şekillendirildiği net bir şekilde ortaya çıkar. Sokakta, işyerinde ya da toplu taşımada karşılaştığımız bireylerin kıyafetlerinden tutun da, tavırlarına kadar her şey bu biçimlerin yansımasıdır. Toplumun farklı kesimleri, toplumsal biçimlere uyum sağlamak için zaman zaman baskı altında kalırken, bu biçimlerin değiştirilmesi, daha adil bir toplum için bir yol haritası olabilir. Toplumun her bireyi, kimliği ve biçimiyle kendisini özgürce ifade edebilmelidir; ancak bu, ancak toplumsal cinsiyet eşitliği, çeşitlilik ve sosyal adaletin temellendiği bir yapının içinde mümkün olur.