Kandil Simidinde Tarçın Var mı? Farklı Bakış Açılarıyla Lezzetli Bir Tartışma Bazı konular vardır ki ilk bakışta basit görünür ama derinlemesine inildiğinde bambaşka dünyaların kapısını aralar. Kandil simidinde tarçın olup olmadığı da bunlardan biri. Belki bir fırın alışkanlığı, belki çocukluk anılarından gelen bir tat ya da sadece damak zevkinin ince ayarı… Ne olursa olsun, bu küçük detay üzerine konuşmak hem keyifli hem de düşündürücü olabilir. Ben de farklı bakış açılarını bir araya getirip bu konuyu birlikte tartışalım istedim. Hazırsanız, mis gibi susam kokulu bir sohbet başlasın! — Geleneksel Tarif: Kandil Simidinin Klasik Hali Kandil simidi denilince çoğumuzun aklına gelen tarif…
4 YorumTeknoloji ve Neşe Yazılar
Oldukça Kelimesi Nasıl Yazılır TDK? Güç, Dil ve Toplum Üzerine Bir Siyasi Okuma Bir siyaset bilimcinin masasında kahve soğurken, kelimeler bile iktidarın gölgesinde anlam kazanır. Dil, yalnızca iletişim aracı değildir; toplumsal düzenin, iktidar ilişkilerinin ve ideolojik mücadelelerin sessiz ama etkili bir silahıdır. Bu bağlamda, “oldukça” kelimesi gibi basit görünen bir sözcüğün bile nasıl yazıldığını sormak, aslında dilin gücüyle iktidarın sınırlarına dokunmak gibidir. TDK’ya Göre “Oldukça” Nasıl Yazılır? Türk Dil Kurumu’na (TDK) göre bu kelimenin doğru yazımı “oldukça” şeklindedir. Ayrı yazılması – örneğin “olduk ça” biçiminde – yanlıştır. Bu kelime, “olduk” fiil köküne getirilen “-ça” zarf yapım ekiyle türetilmiştir. Anlam olarak…
6 YorumNormal Dil Nasıl Görünür? Siyaset Bilimsel Bir Perspektif Bir siyaset bilimci olarak, güç ilişkilerinin ve toplumsal düzenin en görünmez ama en etkili araçlarından birinin “dil” olduğunu düşündüğümde, aklıma hep şu soru gelir: Normal dil gerçekten “normal” midir, yoksa iktidarın en sessiz ve en etkili mekanizması mı? Dilin normalliği üzerine kafa yormak, aslında toplumsal yaşamın hangi temeller üzerine inşa edildiğini anlamakla ilgilidir. Peki, “normal dil” dediğimiz şey, siyasal açıdan hangi işlevlere sahiptir ve toplumu nasıl şekillendirir? Dil, İktidar ve Görünmez Hegemonya İktidar, yalnızca devletin kurumlarıyla değil, aynı zamanda dilin gündelik kullanımıyla da kendini hissettirir. “Normal dil” dediğimiz şey, çoğu zaman bize…
Yorum Bırak[](https://www.yenicaggazetesi.com.tr/kastamonuda-kuzugobegi-mantari-icin-gunde-20-kilometre-yuruyup-3-bin-tl-kazaniyorlar-inanilir-gibi-degil-536107h.htm?utm_source=chatgpt.com) Türkiye, zengin ekosistemi ve çeşitli iklim yapılarıyla mantar çeşitliliği açısından oldukça zengin bir ülkedir. Ülke genelinde farklı mantar türleri yetiştirilmekte olup, bazı iller bu alanda öne çıkmaktadır. Bu yazıda, Türkiye’de mantar üretimi ve tüketimi konusunda öne çıkan illeri inceleyeceğiz. Kültür Mantarı Üretiminde Öne Çıkan İller Kültür mantarı üretimi, özellikle Antalya, Ankara ve Isparta illerinde yoğunlaşmaktadır. Antalya, yıllık 22.000 ton üretimiyle Türkiye’de en fazla kültür mantarı üreten il konumundadır. Bunu, 14.000 tonla Ankara ve 10.000 tonla Isparta takip etmektedir. Afyonkarahisar, Konya, İstanbul ve Adana da önemli üretim merkezleri arasında yer…
6 YorumIsparta Gül Yağı Fabrikası Ne Zaman Kuruldu? Tarihin Kokusu, Sanayinin Gülü Bir tarihçi olarak geçmişe baktığımda, bazı şehirlerin kaderi belli bir kokuya, renge veya ürüne sinmiştir. Isparta için bu hiç kuşkusuz gül kokusudur. Bu koku yalnızca parfümlerde değil, aynı zamanda toplumsal bellekte, emeğin ve modernleşmenin hikâyesinde yer alır. “Isparta gül yağı fabrikası ne zaman kuruldu?” sorusu, aslında Türkiye’nin sanayileşme tarihinin, tarımın dönüşümünün ve kırsal kalkınmanın da hikâyesidir. Osmanlı’dan Cumhuriyet’e: Gülün Ekonomik ve Sembolik Yolculuğu Gül yetiştiriciliğinin Isparta’da kök salması, 19. yüzyılın sonlarına uzanır. Rivayete göre 1888 yılında Bulgaristan’dan göç eden Müslüman Türkler, Kazanlık gülünü beraberlerinde getirmiştir. O yıllarda Isparta henüz…
Yorum BırakGülmek Neden Güzeldir? Bir Antropolojik Bakış Bir antropolog olarak, her kültürde farklı semboller, ritüeller ve topluluk yapılarını keşfetmek, insan doğasını anlamanın en büyüleyici yollarından biridir. Her bir kültür, farklı düşünme biçimleri, sosyal yapılar ve inanç sistemleri geliştirirken, bir şey vardır ki tüm insan topluluklarını birleştirir: gülmek. İnsanların farklı coğrafyalarda, farklı dillerde ve farklı yaşam biçimlerinde gülmeleri, hepimiz için ortak bir deneyimdir. Ama gülmek sadece fiziksel bir tepki değil, aynı zamanda kültürel, toplumsal ve psikolojik bir anlam taşır. Gülmenin güzelliği, yalnızca sesli bir reaksiyon olmanın ötesine geçer ve insanın kimliği, ilişkileri ve toplum içindeki yerini nasıl inşa ettiğini anlamamıza yardımcı olur.…
Yorum BırakKalsiyum Fosfat Ne İşe Yarar? Her Derde Deva Mı, Yoksa Abartılmış Bir “Beyaz Şövalye” Mi? Kalsiyum fosfat üzerine konuşalım: Market raflarında takviye, diş macunu, bebek maması, hatta “kemik dostu” atıştırmalıkların üzerinde onu görüyoruz. Fakat dürüst olalım—her yere serpiştirilen bir bileşik otomatikman mucize değildir. Ben bu yazıda, kalsiyum fosfatın gücünü inkâr etmeden ama pazarlama balonlarını da delerek konuşacağım. Evet, kemik ve diş sağlığında başrol; ama bilim, detaylarda gizlidir. “Ne işe yarar?” kadar “Nerede, ne zaman, kime göre işe yarar?” sorularını da masaya yatırmadan geçmeyeceğiz. Kısa cevap: Kalsiyum fosfat, kemik/diş dokusunun temel yapı taşı ve bazı gıda/diş ürünlerinde akıllı bir araçtır; ancak…
8 YorumGöz Kadehi Ne İşe Yarar? Öğrenmenin Dönüştürücü Gücü Üzerine Pedagojik Bir Bakış Bir eğitimci olarak her zaman şunu düşündüm: İnsan yalnızca görerek değil, bakışının derinliğini fark ederek öğrenir. “Göz kadehi” denildiğinde çoğu kişi bir optik araçtan bahsedildiğini düşünür; oysa bu kavram, pedagojik bir metafor olarak çok daha fazlasını ifade eder. Tıpkı bir kadehin içindekini berraklaştırması gibi, öğrenme süreci de bireyin zihninde bir “görme berraklığı” yaratır. Göz kadehi, bakışı odaklayan, anlamı derinleştiren ve algıyı dönüştüren bir simgedir. Bu yazıda “göz kadehi”ni yalnızca bir nesne değil, öğrenmenin sembolü olarak ele alacağız. Çünkü öğrenmek, dünyaya yeni bir gözle bakmak demektir — ve bu…
Yorum BırakGururlanma İnsanoğlu Kim Söylüyor? Tarihin Aynasında Bir Uyarının Yankısı Bir tarihçi olarak geçmişin derinliklerinde dolaşırken, bazı sözlerin zamanın ötesine geçtiğini görürüz. “Gururlanma insanoğlu” cümlesi de bunlardan biridir. Sadece bir uyarı değil, insanın kendi yaratımıyla, kudretiyle, hatta kendi kibriyle yüzleşmesinin kısa ama çarpıcı bir özetidir. Bu söz, Orhan Gencebay’ın “Gururlanma İnsanoğlu” adlı şarkısında yankılanır. Gencebay, bu ifadeyle yalnızca bir melodi değil, insanlığın binlerce yıllık hikâyesine dair felsefi bir sorgulama sunar. Ancak bu söz, sadece müziğin değil, tarihin de içinde defalarca söylenmiştir — kralların yükselişinde, imparatorlukların çöküşünde, devrimlerin ortasında… Gururun Kökeni: Antik Uyarılar ve İnsanlığın İlk Dersi Antik Yunan’da gurur, “hubris” olarak…
2 YorumGuano Ne İşe Yarar? Psikolojik Bir Bakış Bir psikolog olarak her zaman insan davranışlarının ardındaki anlamları merak etmişimdir. Doğanın en küçük parçalarının bile insan zihninin derinlikleriyle şaşırtıcı biçimde bağlantılı olduğunu fark ettikçe, gözümün önündeki dünya farklı bir boyut kazanır. Guano — kuş ve yarasa dışkılarından oluşan, doğada olağanüstü verimli bir gübre — yalnızca tarımsal bir madde değil, aynı zamanda insan psikolojisinin işleyişine dair güçlü bir metafor gibidir. Peki, Guano ne işe yarar? sorusunu bir psikolojik mercekten incelediğimizde karşımıza nasıl bir tablo çıkar? Bilişsel Psikoloji Perspektifinden Guano İnsan zihni, tıpkı doğadaki döngüler gibi sürekli üretir, dönüştürür ve yeniden inşa eder. Guano,…
Yorum Bırak